Gösterge Bilimi/Semiotique
YORUMLAYICI ANLAM BİLİMİ (La Semantique Interpretative), GENEL İLKELER, Rıza FİLİZOK
Çarşamba, Nisan 26th, 2017
YORUMLAYICI ANLAM BİLİMİ (La semantique Interpretative), GENEL İLKELER
Kategori: Anlam Bilimi/Semantique, Gösterge Bilimi/Semiotique | YORUMLAYICI ANLAM BİLİMİ (La Semantique Interpretative), GENEL İLKELER, Rıza FİLİZOK için yorumlar kapalı
KÜLTÜR SEMİYOTİĞİ ve YORUMLAYICI ANLAM BİLİMİ, Rıza FİLİZOK
Pazartesi, Nisan 24th, 2017
KÜLTÜR SEMİYOTİĞİ ve YORUMLAYICI ANLAM BİLİMİ
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | KÜLTÜR SEMİYOTİĞİ ve YORUMLAYICI ANLAM BİLİMİ, Rıza FİLİZOK için yorumlar kapalı
GÖSTERGEBİLİMSEL İŞARET (SİGNE) Rıza FİLİZOK
Çarşamba, Ağustos 10th, 2016
Göstergebilimsel İşararet (Signe)
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | GÖSTERGEBİLİMSEL İŞARET (SİGNE) Rıza FİLİZOK için yorumlar kapalı
RESİM OKUMA – İMAJ OKUMA, Rıza FİLİZOK
Pazartesi, Ağustos 11th, 2014
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique, Okuma Sanatı | RESİM OKUMA – İMAJ OKUMA, Rıza FİLİZOK için yorumlar kapalı
PEİRCE’ÜN İŞARET ( GÖSTERGE / SİGNE) KURAMI, Rıza FİLİZOK
Cuma, Ağustos 8th, 2014
Peirce’ün İşaret (Signe) Kuramı
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | PEİRCE’ÜN İŞARET ( GÖSTERGE / SİGNE) KURAMI, Rıza FİLİZOK için yorumlar kapalı
FİGÜR, TEM ve DUYGU YÜKÜ ANALİZİ, Louis HEBERT, Guillaume Dumont MORİN, Çev.: Rıza FİLİZOK
Çarşamba, Ocak 25th, 2012
Figür, Tem ve Duygu Yükü Analizi
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | FİGÜR, TEM ve DUYGU YÜKÜ ANALİZİ, Louis HEBERT, Guillaume Dumont MORİN, Çev.: Rıza FİLİZOK için yorumlar kapalı
Gösterge Bilimi Nedir?
Cumartesi, Mart 12th, 2011
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | Gösterge Bilimi Nedir? için yorumlar kapalı
Saussure ve Gösterge bilimi
Perşembe, Haziran 10th, 2010
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | Saussure ve Gösterge bilimi için yorumlar kapalı
PROPP YÖNTEMİNDE KULLANILAN KISALTMALAR LİSTESİ
Pazartesi, Şubat 1st, 2010
PROPP YÖNTEMİNDE KULLANILAN KISALTMALAR LİSTESİ
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | PROPP YÖNTEMİNDE KULLANILAN KISALTMALAR LİSTESİ için yorumlar kapalı
TARİHÇE, EKOLLER VE EDEBİYAT İLE İLİŞKİSİ BAKIMINDAN SEMİYOTİK, MUSTAFA ÖZSARI
Pazartesi, Şubat 1st, 2010
TARİHÇE, EKOLLER VE EDEBİYAT İLE İLİŞKİSİ BAKIMINDAN SEMİYOTİK, MUSTAFA ÖZSARI
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | TARİHÇE, EKOLLER VE EDEBİYAT İLE İLİŞKİSİ BAKIMINDAN SEMİYOTİK, MUSTAFA ÖZSARI için yorumlar kapalı
İNSANLIĞIN ÜÇ İLETİŞİM ÇAĞI, Derl.: Rıza Filizok
Pazartesi, Şubat 1st, 2010
İNSANLIĞIN ÜÇ İLETİŞİM ÇAĞI*
Derleyen:Rıza Filizok
İnsanlık üç farklı iletişim çağı yaşamıştır. Bu çağlar, art zamanlı olmakla birlikte eş zamanlı olarak da yan yana bulunabilirler:
1) Söz-küre Devri (La logosphère) : Bu çağda iletişim kişiler arasında gerçekleşir. Bu aynı zamanda ilâhiyat çağı, görünmez otoritenin hükümranlık çağıdır. İnsanlık, ilâhî sözün nakledicisidir.
2) Harf-küre Devri ( La graphosphère) : Bu basım, matbaa devridir. Söyleyenin “yazar” olduğu devirdir. Ortaya hürriyet, icat ve yaratma kavramları çıkar. Bu devir birincisinin karşıtıdır, aklı sembolize eder. Akla uygun olmayanın yerini akıl (raison) alır.
3) Görsel-işitsel-küre Devri (La vidéosphère) : Bu görüntü çağıdır. Kitap, gözden düşmüştür. Görünebilir şeyler ve gösteri grupları, TV, fotoğraf, sinema yükselen değer olmuştur. Aktif düşünce, yerini pasif etkilenmeye bırakmıştır.
İletişim önce sözlü idi, sonra yazılı oldu (kitap, telgraf). Sonra sesli oldu (telefon, radyo). Daha sonra fotoğraflı, görsel-işitsel oldu. En nihayet sayısal oldu (yeni telefon ve bilgi-işlem).
Bugün çoklu medya ile üç çağ, karışım halinde eş zamanlı olarak birlikte yaşanmaktadır. Aynı şahıs üç devri aynı zamanda yaşayabilmektedir. Doğu dünyası genelde yazı dönemini, Avrupa, basım dönemini, Amerika ekran dönemini yaşamaktadır. “Sayısal” teknikler sayesinde günümüzde görüntüler, sesler, metinler tek bir kaynakta toplanabilmektedir. Bu kaynaklar, kolayca ve eş zamanlı olarak yayılabilmektedir. Çağımızda kütüphene kavramı değişmiştir: Artık “sayısal” kütüphaneler doğmuştur.
_______________________________
*Yararlanılan kaynak:http://balafrej.com.lamia/communication.htm, (Mlle Zizi)
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | İNSANLIĞIN ÜÇ İLETİŞİM ÇAĞI, Derl.: Rıza Filizok için yorumlar kapalı
GÖSTERGE BİLİMİNDE “EKLEMLİLİK” KAVRAMI, Bahar DERVİŞCEMALOĞLU
Pazartesi, Şubat 1st, 2010
GÖSTERGE BİLİMİNDE “EKLEMLİLİK” KAVRAMI, Bahar DERVİŞCEMALOĞLU
Bahar DERVİŞCEMALOĞLU
GÖSTERGEBİLİMDE “EKLEMLİLİK” (ARTICULATION) KAVRAMI
Göstergebilimsel düzgüler (codes), yapılarının ya da “eklemlilik”lerinin karmaşıklığı içerisinde çeşitlilik gösterirler. Göstergebilimciler tarafından “düzgünün yapısı”nı ifade etmek için kulanılan “eklemlilik” terimi, André Martinet’nin yapısal dilbiliminden alınmıştır. Bu terimin göstergebilimdeki kullanımı daha çok yük vagonlarının birbirine eklemlenebilmesine benzer şekilde, yani birbirine bağlanmış olan ayrılabilir parçalara sahip olma anlamında kullanılır. Pierre Guiraud, göstergebilimsel eklemliliği şöyle tamamlar: “Bir bildiri (message), anlamlı birimlere bölünebildiğinde eklemlidir. “Anlamlı” oluş, elbette ki her türlü göstergebilimsel kendiliklerin (entity) varolma koşuludur. Mesela yol panolarındaki kamyon, tekerlekler, şasi, sürücü yeri gibi bölümlere ayrışabilir. Ama bu öğelerin varlığı ya da yokluğu göstergenin değerini etkilemez. Oysa ceket giyinmemek ya da yerine kazak giyinmek, bir giysi takımının anlamını değiştirir.” Sözlü dil modelinden hareketle, eklemli bir düzgünün daha geniş anlamlı birleşimler ortaya koymak için kullanılabilen sözdizimsel (syntactical) kurallarla birlikte temel birimlerden oluşan bir “sözcük dağarcığı” (vocabulary) vardır. “Çift eklemlilik”e (double articulation) sahip göstergebilimsel bir düzgü (tıpkı sözlü dilde olduğu gibi) iki soyut yapısal düzeyde çözümlenebilir: Daha yüksek bir düzey “birinci eklemlilik” (first articulation), daha düşük bir düzey ise “ikinci eklemlilik” (second articulation) düzeyi olarak adlandırılır. Yol panosundaki göstergede ikinci eklemlilik yoktur ancak eklemliliğin hiç olmadığı da söylenemez, sadece birinci eklemliliğe sahip olduğu söylenebilir.
Birinci eklemlilik düzeyinde dizge, mevcut olan “en küçük anlamlı birimler”den oluşur. (Mesela bir dildeki biçimbirimler (morphemes) ve kelimeler) Bu eklemlilik düzeyine dilde, “gramatikal düzey” denir. Bu düzeydeki anlamlı birimler, her biri bir gösteren ve gösterilenden oluşan eksiksiz göstergelerdir.
İkinci eklemlilik düzeyinde, göstergebilimsel bir düzgü, tek başına anlam taşımayan “en küçük işlevsel birimler”e bölünebilir. (Mesela konuşmadaki sesbirimler (phonemes) ve yazıdaki yazıbirimler (graphemes)) Tamamen ayrımsal (differential) ve yapısal olan bu birimler, düzgüdeki yinelenebilen özelliklerdir. Bunlar tek başlarına birer gösterge değildir. (Bu küçük birimlerin anlamlı göstergeler haline getirilmesi için düzgünün mutlaka birinci eklemlilik düzeyinin olması gerekir) Bu küçük birimler, bir şeye işaret etmeyen gösterge öğeleridir. Her iki düzeyi de içeren bir düzgüde, bu küçük birimlerin işlevi, en küçük anlamlı birimleri ayırt etmektir. Mesela dildeki /k/, /b/, /s/ sesbirimleri, ikinci eklemliliğin öğeleridir ve bunların işlevi, dilin birinci eklemlilik düzeyinin öğeleri olan /kel/, /bel/, /sel/ gibi kelimeleri birbirinden ayırt etmektir. Dildeki ikinci eklemlilik düzeyi, görüldüğü gibi, sesbilimsel (phonological) bir düzeydir.
Göstergebilimsel düzgüler ya tek eklemli ya çift eklemli ya da eklemsizdir. Çift eklemlilik (double articulation), göstergebilimsel bir düzgünün, az sayıda birim kullanarak sayısız anlamlı birleşimler oluşturmasına olanak tanır. Sınırlı sayıda öğelerin sınırsız kullanımı, “göstergebilimsel ekonomi” olarak adlandırılır. Hjelmslev, çift eklemliliği, dilin temel ve tanımlayıcı bir özelliği olarak görmüştür. Çift eklemlilik, büyük ölçüde dilin yaratıcı ekonomisine katkı sağlar. Dil, az sayıda gösterge kullanan, fazlasıyla ekonomik bir göstergebilimsel dizgedir. Dilsel ekonomi, öğrenmeyi ve hatırlamayı kolaylaştırır. Yaratıcılık açısından dil, sınırsız biçimde üretkendir. Mesela bir dilde 40-50 civarında ikinci eklemlilik öğesi yani sesbirim bulunabilir ancak bunlardan yüzbinlerce cümle üretilebilir. Sonuçta Noam Chomsky’nin belirttiği gibi, dilin yaratıcı ekonomisi bize, daha önce hiç karşılaşmadığımız sonsuz sayıda cümle üretme olanağını verir.
John Lyons’a göre “ikilik” (duality), aynı zamanda “nedensizlik”le ilişkilidir. Eğer her sesbilimsel öğeyle anlamı arasında bazı açılardan -ister uzlaşımsal isterse doğal- ikonik bir bağıntı bulunsaydı, sesbilimsel öğeleri birbirleriyle birleştirme olanağı oldukça kısıtlanırdı. Roman Jacobson’a göre ise dilsel birimlerin birleştirilmesinde artan bir özgürlük derecesi söz konusudur. Mesela ayırıcı özelliklerin sesbirimlerle birleştirilmesinde, birey-konuşucunun özgürlüğü sıfırdır, çünkü düzgü (code), söz konusu dilde kullanılabilecek bütün olanakları zaten belirlemiştir. Sesbirimleri kelimelerle birleştirirken de özgürlük sınırlıdır. Kelimelerle cümle oluştururken ise konuşucu daha az sınırlanmıştır. Nihayetinde cümlelerin sözcelerle (utterance) birleştirilmesinde birey-konuşucunun özgürlüğü artar ve böylece yeni bağlamlar yaratabilir. Jacobson’un da belirttiği gibi, cümle düzeyinin ötesinde bile, kelimeleri kullanma şeklimiz bize açık olan olanakları sınırlayan dilsel uzlaşımlara bağlıdır. Eğer bu normlardan fazla uzaklaşırsak, bildirişimde başarısız olabiliriz.
Bazı düzgülerde sadece birinci eklemlilik vardır. Bu göstergebilimsel dizgeler, göstergelerden yani sistematik olarak birbirine bağlı olan anlamlı öğelerden oluşur ancak bu göstergeleri en küçük ve kendi başına anlam taşımayan öğeler halinde yapılandıracak ikinci bir eklemlilik yoktur. Bir düzgüdeki en küçük ve yinelenen yapısal birimin anlamlı olduğu yerde, düzgünün sadece birinci eklemliliği vardır. Birçok göstergebilimci, sözlü olayan bildirişimin, hayvan bildirişimiyle ilgili çeşitli dizgelerin sadece birinci eklemliliğe sahip olduğunu savunur. Çift eklemliliğin bulunmadığı diğer göstergebilimsel düzgülerde, sadece ikinci eklemlilik vardır. Bunlar belirli anlamlara sahip göstergelerden oluşur ve bu anlamlar o göstergelerin öğelerinden çıkarılamaz. Bunlar sadece “beti”lere (figurae) yani en küçük işlevsel birimlere bölünebilir.
Eklemsiz düzgüler, birbiriyle doğrudan ilişkili olmayan bir göstergeler dizisinden oluşur. Bu göstergeler, yinelenen birleşimsel öğelere ayrılamaz. Mesela “çiçeklerin dili”, eklemsiz bir düzgüdür çünkü her çiçek çeşidi, düzgüdeki diğer göstergelerle bağıntılı olmayan bağımsız bir göstergedir. Eklemsiz düzgüler, yinelenebilen özellikleri olmadığı için, ekonomik değildirler.
Eklemlilik kavramı kısaca, göstergebilimsel bir dizgeyi temel düzeylere ayırmayı ifade eder. Sözlü dil söz konusu olduğunda bu düzeyler “ses” ve “anlam” terimleriyle ifade edilebilir. Bu da açıkça Saussure’ün işitim-imgesi (gösteren) ve kavram (gösterilen) ayrımıyla ilişkilidir. Çift eklemli bir göstergebilimsel dizgede, gösterenin ve gösterilenin düzeyleri nispeten bağımsızdır. Düzanlam, yananlam ve mit de göstergebilimsel açıdan birer düzey olarak tanımlanırlar. Mesela Hjelmslev ve Barthes bunları anlamlama dizgeleri olarak değerlendirir. Saussure ise daha genel olarak tıpkı “yirmi dokuz” göstergesinin yirmi ve dokuz şeklinde basit göstergelerden oluşan karmaşık bir gösterge olması gibi göstergelerin kendilerinin de göstergeler içerebileceğini belirtir. Daha geniş olarak düşünülürse, tam bir metin, çeşitli sayıda göstergelerden oluşan bir gösterge sayılabilir.
KAYNAKLAR
1. Guiraud, Pierre, Göstergebilim, çev. Mehmet Yalçın, Ankara, İmge Yayınları, 1994.
2. http://www.aber.ac.uk/media/Documents/S4B/sem-gloss.html
3. http://www.aber.ac.uk/media/Documents/S4B/sem08.html
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | GÖSTERGE BİLİMİNDE “EKLEMLİLİK” KAVRAMI, Bahar DERVİŞCEMALOĞLU için yorumlar kapalı
SİMGELER (SEMBOLLER) SÖZLÜĞÜ, Önsöz, Elisabeth SAYIN
Pazartesi, Şubat 1st, 2010
SİMGELER (SEMBOLLER) SÖZLÜĞÜ, Önsöz, Elisabeth SAYIN
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | SİMGELER (SEMBOLLER) SÖZLÜĞÜ, Önsöz, Elisabeth SAYIN için yorumlar kapalı
SEMBOLLER SÖZLÜĞÜ: AŞK, Elisabeth SAYIN
Pazartesi, Şubat 1st, 2010
SEMBOLLER SÖZLÜĞÜ: AŞK, Elisabeth SAYIN
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | SEMBOLLER SÖZLÜĞÜ: AŞK, Elisabeth SAYIN için yorumlar kapalı
Kitap Tanıtımı: Fatma Erkman-Akerson: GÖSTERGEBİLİME GİRİŞ
Pazartesi, Şubat 1st, 2010
Kitap Tanıtımı: Fatma Erkman-Akerson: GÖSTERGEBİLİME GİRİŞ
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | Kitap Tanıtımı: Fatma Erkman-Akerson: GÖSTERGEBİLİME GİRİŞ için yorumlar kapalı
DİL İLE BİLDİRİŞİMİN TEMEL ELEMENTLERİ, Prof. Dr. Rıza FİLİZOK
Pazartesi, Şubat 1st, 2010
DİL İLE BİLDİRİŞİMİN TEMEL ELEMENTLERİ, Prof. Dr. Rıza FİLİZOK
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | DİL İLE BİLDİRİŞİMİN TEMEL ELEMENTLERİ, Prof. Dr. Rıza FİLİZOK için yorumlar kapalı
GÖSTERGE (İŞARET / SİGNE) ve ANLAM, R. FİLİZOK
Pazartesi, Şubat 1st, 2010
GÖSTERGE (İŞARET / SİGNE) ve ANLAM, R. FİLİZOK
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | GÖSTERGE (İŞARET / SİGNE) ve ANLAM, R. FİLİZOK için yorumlar kapalı
EDEBÎ METNİN DİLİ DOĞAL DİL MİDİR? Prof. Dr. Rıza FİLİZOK
Pazartesi, Şubat 1st, 2010
EDEBÎ METNİN DİLİ DOĞAL DİL MİDİR? Prof. Dr. Rıza FİLİZOK
Değerli okuyucum,
“Edebî metnin dili bir doğal dil midir?” diye sormuşsunuz. Sorunuza kısaca cevap vereyim: Bu sorunun eski “dil bilgisi” bilimine göre cevabı “evet”, yeni “gösterge bilimi”ne göre cevabı “hayır” dır. Kabul etmemiz gereken de yeni bilimin cevabıdır, yani günümüzde bu soruya “HAYIR” cevabını vermemiz gerekmektedir:
Klasik dil bilgisi, dilleri, ortaya çıkış şartlarına göre iki kısma ayırır:
1)Doğal diller: Bunlar, Türkçe ve İngilizce gibi zaman içinde ve bir toplum tarafından geliştirilmiş olan dillerdir.
2) Yapay diller: Bunlar, Esperanto gibi, trafik işaretleri gibi bilginler tarafından yahut bir sosyal grup tarafından yapay olarak yaratılmış dillerdir. Klasik dil bilgisine göre bir edebî metin, doğal bir dildir.
Buna karşılık, gösterge bilimi, “doğal dil” terimini bir “indis” olan doğal anlatımlar için kullanır. (Bir şeyin parçası bize bütünü anlatıyorsa, bu bir indistir: Kapının altından kedinin kuyruğunu görürsem, dışarıda bir kedinin olduğunu anlarım. Kuyruk, bir indistir, dolayısıyla bize kediyi anlatan doğal bir dildir.): Gösterge bilimine göre, mesela duman, ateşin varlığını bize doğal olarak gösterir, bundan dolayı doğal bir dildir. Aynı şekilde yüzün sarılığı hasta olduğumuzu gösterir, bunlar doğal dillerdir. Buna karşılık Türkçe yahut İngilizce gibi asıl diller, nesnelere keyfî olarak ad verirler, dolayısıyla verdikleri adlar zorunlu değildir. Türkler masaya başka ad ingilizler başka ad vermiştir. Dillerdeki adlar doğal değildir, adla nesne arasında zorunlu bir ilişki yoktur ama hastalığı gösteren yüzümüzdeki sarılık doğal bir göstergedir. Sonuç olarak, “gösterge bilimi”ne göre diller ve edebî metinler doğal dil değildir.
Sitemizdeki “Gösterge ve Anlam” başlıklı yazıda bu konuda daha geniş bilgi vardır:
“….Bilim, tabiî işaretlerle ilgilenir, sanat, dil ve semioloji, sun’î, toplum tarafından yaratılmış işaretlerle ilgilenir. Sun’î toplumsal işaretler, tabiî olanı bir “icone” vasıtasıyla gösteren işaretler ve bir anlaşmaya bağlı, muhaberede (communication) kullanılan sembol nitelikli işaretler olmak üzere ikiye ayrılır. Bu işaretlerin birinci tipi sanatta, ikinci tipi dilde ve sosyal kodlarda kullanılır. Anlaşmaya bağlı, muhaberede kullanılan sembol nitelikli işaretler, sebep-sonuç ilişkisi taşıyan benzerlik ilişkili “iconographique” semboller ve keyfî nitelikli, saf semboller olmak üzere tekrar ikiye ayrılır. bunlardan birincisi sosyal kodları, ikincisi dili ilgilendirir. Bu uyaranlar sistemi içinde dil işaretleri, çağrışımlı, sun’i, toplumsal, sembol nitelikli, muhabereye ait, keyfî ve halis semboller[1] olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak bu gruplandırmanın genel olduğunu, “ses taklidi” kelimeler gibi hususî durumları ifade etmediğini de belirtmemiz gerekir…”
[1]Burada sembol kelimesi, geniş manasında kullanılmıştır.
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | EDEBÎ METNİN DİLİ DOĞAL DİL MİDİR? Prof. Dr. Rıza FİLİZOK için yorumlar kapalı
SEMİYOTİK ELEŞTİRİ: GREİMAS, ECO, BARTHES; Mustafa ÖZSARI
Pazartesi, Şubat 1st, 2010
SEMİYOTİK ELEŞTİRİ: GREİMAS, ECO, BARTHES; Mustafa ÖZSARI
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | SEMİYOTİK ELEŞTİRİ: GREİMAS, ECO, BARTHES; Mustafa ÖZSARI için yorumlar kapalı
İŞARET BİLİMİ, Yard. Doç. Dr MUSTAFA ÖZSARI
Pazartesi, Şubat 1st, 2010
İŞARET BİLİMİ, Yard. Doç. Dr MUSTAFA ÖZSARI
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | İŞARET BİLİMİ, Yard. Doç. Dr MUSTAFA ÖZSARI için yorumlar kapalı
“GÖSTERGEBİLİME GİRİŞ” KİTABININ ÖZETİ, Seçil Dumantepe Üstün
Pazartesi, Şubat 1st, 2010
“GÖSTERGEBİLİME GİRİŞ” Kitabının Özeti, Seçil Dumantepe Üstün
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | “GÖSTERGEBİLİME GİRİŞ” KİTABININ ÖZETİ, Seçil Dumantepe Üstün için yorumlar kapalı
Gösterge bilimi için tarihi bir kaynak: TABİRNAME
Pazartesi, Şubat 1st, 2010
Gösterge bilimi için tarihi bir kaynak: TABİRNAME
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | Gösterge bilimi için tarihi bir kaynak: TABİRNAME için yorumlar kapalı
ROLAND BARTHES, GÖSTERGE BİLİMİ TERİMLERİ, Güneş ALTAN
Pazartesi, Şubat 1st, 2010
ROLAND BARTHES, GÖSTERGE BİLİMİ TERİMLERİ, Güneş ALTAN
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | ROLAND BARTHES, GÖSTERGE BİLİMİ TERİMLERİ, Güneş ALTAN için yorumlar kapalı
GÖSTERGEBİLİMİN TANIMI VE DALLARI, Bahar Dervişcemaloğlu
Pazartesi, Şubat 1st, 2010
GÖSTERGEBİLİMİN TANIMI VE DALLARI, Bahar Dervişcemaloğlu
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | GÖSTERGEBİLİMİN TANIMI VE DALLARI, Bahar Dervişcemaloğlu için yorumlar kapalı
GÖSTERGEBİLİM SÖZLÜĞÜ, Bahar DERVİŞCEMALOĞLU
Pazartesi, Şubat 1st, 2010
GÖSTERGEBİLİM SÖZLÜĞÜ, Bahar DERVİŞCEMALOĞLU
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | GÖSTERGEBİLİM SÖZLÜĞÜ, Bahar DERVİŞCEMALOĞLU için yorumlar kapalı
BİLDİRİŞİM YAHUT İLETİŞİMİN TEMEL ELEMENTLERİ, Prof. Dr. Rıza FİLİZOK
Pazartesi, Şubat 1st, 2010
BİLDİRİŞİM YAHUT İLETİŞİMİN TEMEL ELEMENTLERİ, Prof. Dr. Rıza FİLİZOK
Kategori: Gösterge Bilimi/Semiotique | BİLDİRİŞİM YAHUT İLETİŞİMİN TEMEL ELEMENTLERİ, Prof. Dr. Rıza FİLİZOK için yorumlar kapalı